4 Mayıs 2022 Çarşamba

 








ADA

“Cehennem nedir?” diye düşünür Dostoyevski. Sonra şu hükme varır: “Cehennem insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir.” (Karamazov Kardeşler,s.430)

       Mercan Adası ve Sineklerin Tanrısı… Metinlerarasılık  yöntemiyle  William Golding,  Robert Michael Ballantyne’in romanına bir gönderme yapar. Mekân ve ana karakterler aracılığıyla romanın tüm iyimserliğini gerçekle yüzleştirir. Adeta Ballantyne’nin romanını tersyüz eder.

      Ada romanlarının en tanınmışı Robinson Cruose’dur şüphesiz. Robinson’un adada tek başına yaşam mücadelesi vermesi heyecan vericidir. Romanı okurken kendimize şu soruyu sormadan edemeyiz “ Ben olsam ne yapardım?” Adaya Robinson Cruose gibi bir gemi kazasıyla düştükten sonra pek bir seçenek kalmıyor sanki. Yaşamak için mücadele etmek her canlının doğasında olduğu gibi insanın da doğasında var. Ancak insan diğer canlılar gibi tek başına yaşayabilen bir canlı değil. Sosyal bir varlık ve kendi türünden olan insanlarla iletişim kurarak yaşayabiliyor, medeniyet kurabiliyor. Ancak bu ilişkinin nasıl kurulduğu önemli. Ballantyn’in romanında çocuklar arasında dostça arkadaşça yürütülen ilişkinin Sineklerin Tanrısı’nda güç savaşına dönüştüğünü görüyoruz. 28 yıl boyunca adada yalnız yaşayan Robinson’da da benzer bir davranış çıkıyor karşımıza.  Yorkshire'ın kenar mahallesinde yetişmiş, gemilerde bir tayfa olarak çalışmış Robinson adada Cuma’yla karşılaştığında ona soylu birisi olduğunu söylemiş ve yanındaki tek kişiyi yöneten bir tavır sergilemiştir. Cuma’ya hükmetmek Robinson’nun daha önceki yaşamında ezilmişliğiyle bir ilgisi vardır muhakkak. Bu duygu insanın doğayla mücadelesinden mi geliyor yoksa kültürel bir aktarım mı? Belki ikisi de doğru. Var olmak için doğanın bir parçası olmak yerine doğayı yönetmeyi seçen insanın  gücü kendisinden daha güçlü olanla sınırlıdır.

        İkinci Dünya Savaşı’na katılan Golding insanın kendi türüne neler yapabileceğini yakından görmüş birisidir. Her ne kadar kutsal kitaplar ve iyimser birtakım sanatçılar iyi insan olmanın önemini anlatsa da sosyal ve siyasi politikalar bu durumun çok uzağındadır. İnsan, gücü elinde tutabilmek için yok etmekten çekinmeyen bir varlıktır. Günümüzde yaşanan savaş da bunun kanıtıdır. Yapılan bir güç savaşıdır ve arada yok olan masum insanlardır. Golding aslında iyinin ve kötünün farkında olan insanların varlığından bahsetse de bunların etkili olamayışı kötülüğün gücünün artmasına neden olmaktadır. Adada Ralph ve Piggy olması gerekeni bilse de çocuklara kendilerini kabul ettirmekte zorlanmakta iyi olmaya ve erdemli davranmaya devam etseler bile korku ve şiddet çocukları teslim almaktadır. Tıpkı Dostoyevski’nin dediği gibi sevginin bittiği yerde cehennem başlamış, ada baştan başa yangın yerine dönmüş ve atom çağında yaşadığı söylenen çocuklar vahşi birer canlıya dönüşmüştür.

     Hayatın gerçeğiyle bire bir örtüşen roman karakterleri için söylenecek çok şey var belki ama en önemlisi Ballntyn’in romanındaki gibi çocuklar arasındaki sevgi bağının oluşması gerekliliği. İnsan yüreğinde öfkeyi, kini, nefreti büyütmek yerine sevgiyi büyütmek kaçınılmazdır. Aksi takdirde yanan sadece bir ada değil yaşadığımız evren olacaktır.

Sebahat DUMAN

 

 

 




 

                                                                ISLAND

  "What is hell?" Dostoevsky thinks. Then he concludes: "Hell is where love ends in the human heart." (The Brothers Karamazov, p.430)

    Coral Island and Lord of the Flies… With the method of intertextuality, William Golding makes a reference to Robert Michael Ballantyne's novel. He confronts all the optimism of the novel with reality through the setting and the main characters. It almost turns Ballantyne's novel inside out.

     The most well-known of the island novels is undoubtedly Robinson Cruose. It is exciting that Robinson struggles to survive alone on the island. As we read the novel, we ask ourselves, “What would I do if it were me?” We cannot help but ask the question. After being stranded on the island in a shipwreck like Robinson Cruose, it seems like there aren't many options left. It is in the nature of human beings to struggle to survive, as it is in the nature of every living thing. However, human is not a creature that can live alone like other living things. He is a social being and can live and establish civilization by communicating with people of his own kind. It’s important how the relationship is Established. In Ballantyn's novel, there is a friendly relationship between the children. In Lord of the Flies, this relationship turns into a power struggle. We see a similar behavior in Robinson, who lived alone on the island for 28 years. Raised in the slums of Yorkshire and working as a crewman on ships, Robinson met Cuma on the island, told him that he was a noble person and displayed an attitude of directing the only person next to him. It must have been effective in Robinson's attitude towards Friday, which they experienced before falling on the island. Does this feeling come from man's struggle with nature or is it a cultural transmission? Maybe both are correct. The power of a person who chooses to rule nature instead of being a part of nature in order to exist is limited to those who are stronger than himself.

       Golding, who participated in the Second World War, saw closely what man could do to his own kind. Although the holy books and some optimistic artists explain the importance of being a good person, social and political policies are far from this situation. Man is a creature that does not hesitate to destroy in order to retain power. The current war is proof of that. It is a power struggle and it is innocent people who perish in between wars. Although Golding talks about the existence of people who are aware of good and evil, their ineffectiveness causes the power of evil to increase. Although Ralph and Piggy know what should happen on the island, they have a hard time making the children accept themselves, fear and violence take over children, even if they continue to be good and act virtuous. Just as Dostoevsky said, where love ended, hell began, the island turned into a place of fire, and the children who were said to have lived in the atomic age turned into wild creatures.

There may be a lot to be said for the characters of the novels that overlap with the reality of life, but the most important thing is the necessity of establishing a bond of love between children as in Ballntyn's novel. It is inevitable to grow love instead of growing anger, hatred and hatred in the human heart. Otherwise It will  be not only an island that burns but also the universe that we live in.

 SEBAHAT DUMAN/ ÜNYE SCİENCE HİGH SCHOOL

 

1 yorum:

  1. Kin ve nefret ile büyüyen insanlık; topraktaki eşsiz güzellikteki çiçeği, daldaki minik sevimli kuşu, denizdeki tüm canlıları sahiplenip hepsine hükmediyor; evren sevginin değil gücün yansıdığı yer oluyor ne yazık ki.

    YanıtlaSil