ADA
“Cehennem nedir?” diye
düşünür Dostoyevski. Sonra şu hükme varır: “Cehennem insan yüreğinde sevginin
bittiği yerdir.” (Karamazov Kardeşler,s.430)
Mercan Adası ve Sineklerin Tanrısı…
Metinlerarasılık yöntemiyle William Golding, Robert Michael Ballantyne’in romanına bir
gönderme yapar. Mekân ve ana karakterler aracılığıyla romanın tüm iyimserliğini
gerçekle yüzleştirir. Adeta Ballantyne’nin romanını tersyüz eder.
Ada romanlarının en tanınmışı Robinson
Cruose’dur şüphesiz. Robinson’un adada tek başına yaşam mücadelesi vermesi
heyecan vericidir. Romanı okurken kendimize şu soruyu sormadan edemeyiz “ Ben
olsam ne yapardım?” Adaya Robinson Cruose gibi bir gemi kazasıyla düştükten sonra
pek bir seçenek kalmıyor sanki. Yaşamak için mücadele etmek her canlının
doğasında olduğu gibi insanın da doğasında var. Ancak insan diğer canlılar gibi
tek başına yaşayabilen bir canlı değil. Sosyal bir varlık ve kendi türünden
olan insanlarla iletişim kurarak yaşayabiliyor, medeniyet kurabiliyor. Ancak bu
ilişkinin nasıl kurulduğu önemli. Ballantyn’in romanında çocuklar arasında
dostça arkadaşça yürütülen ilişkinin Sineklerin Tanrısı’nda güç savaşına
dönüştüğünü görüyoruz. 28 yıl boyunca adada yalnız yaşayan Robinson’da da benzer
bir davranış çıkıyor karşımıza.
Yorkshire'ın kenar mahallesinde yetişmiş, gemilerde bir tayfa olarak
çalışmış Robinson adada Cuma’yla karşılaştığında ona soylu birisi olduğunu
söylemiş ve yanındaki tek kişiyi yöneten bir tavır sergilemiştir. Cuma’ya
hükmetmek Robinson’nun daha önceki yaşamında ezilmişliğiyle bir ilgisi vardır
muhakkak. Bu duygu insanın doğayla mücadelesinden mi geliyor yoksa kültürel bir
aktarım mı? Belki ikisi de doğru. Var olmak için doğanın bir parçası olmak
yerine doğayı yönetmeyi seçen insanın
gücü kendisinden daha güçlü olanla sınırlıdır.
İkinci Dünya Savaşı’na katılan Golding
insanın kendi türüne neler yapabileceğini yakından görmüş birisidir. Her ne
kadar kutsal kitaplar ve iyimser birtakım sanatçılar iyi insan olmanın önemini
anlatsa da sosyal ve siyasi politikalar bu durumun çok uzağındadır. İnsan, gücü
elinde tutabilmek için yok etmekten çekinmeyen bir varlıktır. Günümüzde yaşanan
savaş da bunun kanıtıdır. Yapılan bir güç savaşıdır ve arada yok olan masum
insanlardır. Golding aslında iyinin ve kötünün farkında olan insanların
varlığından bahsetse de bunların etkili olamayışı kötülüğün gücünün artmasına
neden olmaktadır. Adada Ralph ve Piggy olması gerekeni bilse de çocuklara
kendilerini kabul ettirmekte zorlanmakta iyi olmaya ve erdemli davranmaya devam
etseler bile korku ve şiddet çocukları teslim almaktadır. Tıpkı Dostoyevski’nin
dediği gibi sevginin bittiği yerde cehennem başlamış, ada baştan başa yangın
yerine dönmüş ve atom çağında yaşadığı söylenen çocuklar vahşi birer canlıya
dönüşmüştür.
Hayatın gerçeğiyle bire bir örtüşen roman
karakterleri için söylenecek çok şey var belki ama en önemlisi Ballntyn’in
romanındaki gibi çocuklar arasındaki sevgi bağının oluşması gerekliliği. İnsan
yüreğinde öfkeyi, kini, nefreti büyütmek yerine sevgiyi büyütmek kaçınılmazdır.
Aksi takdirde yanan sadece bir ada değil yaşadığımız evren olacaktır.
Sebahat DUMAN
ISLAND
"What is hell?"
Dostoevsky thinks. Then he concludes: "Hell is where love ends in the
human heart." (The Brothers Karamazov, p.430)
Coral Island and Lord of the Flies… With
the method of intertextuality, William Golding makes a reference to Robert
Michael Ballantyne's novel. He confronts all the optimism of the novel with
reality through the setting and the main characters. It almost turns Ballantyne's
novel inside out.
The most well-known of the island novels
is undoubtedly Robinson Cruose. It is exciting that Robinson struggles to
survive alone on the island. As we read the novel, we ask
ourselves, “What would I do if it were me?” We cannot help but ask the
question. After being stranded on the island in a shipwreck like Robinson
Cruose, it seems like there aren't many options left. It
is in the nature of human beings to struggle to survive, as it is in the nature
of every living thing. However, human is not a creature that can live alone
like other living things. He is a social being and can live and
establish civilization by communicating with people of his own kind. It’s
important how the relationship is Established. In Ballantyn's novel, there is a
friendly relationship between the children. In Lord of the Flies, this
relationship turns into a power struggle. We see a similar behavior in
Robinson, who lived alone on the island for 28 years. Raised in the slums of
Yorkshire and working as a crewman on ships, Robinson met Cuma on the island,
told him that he was a noble person and displayed an attitude of directing the
only person next to him. It must have been effective in Robinson's
attitude towards Friday, which they experienced before falling on the island. Does
this feeling come from man's struggle with nature or is it a cultural
transmission? Maybe both are correct. The power of a person who chooses to rule
nature instead of being a part of nature in order to exist is limited to those
who are stronger than himself.
Golding, who participated in the Second
World War, saw closely what man could do to his own kind. Although the holy
books and some optimistic artists explain the importance of being a good
person, social and political policies are far from this situation. Man is a
creature that does not hesitate to destroy in order to retain power. The
current war is proof of that. It is a power struggle and it is innocent people
who perish in between wars. Although Golding talks about the existence of
people who are aware of good and evil, their ineffectiveness causes the power
of evil to increase. Although Ralph and Piggy know what should happen on the
island, they have a hard time making the children accept themselves, fear and
violence take over children, even if they continue to be good and act virtuous.
Just as Dostoevsky said, where love ended, hell began, the island turned into a
place of fire, and the children who were said to have lived in the atomic age
turned into wild creatures.
There may be a lot to be
said for the characters of the novels that overlap with the reality of life,
but the most important thing is the necessity of establishing a bond of love
between children as in Ballntyn's novel. It is inevitable to grow love instead
of growing anger, hatred and hatred in the human heart. Otherwise It will be not only an island that burns but also the
universe that we live in.
Kin ve nefret ile büyüyen insanlık; topraktaki eşsiz güzellikteki çiçeği, daldaki minik sevimli kuşu, denizdeki tüm canlıları sahiplenip hepsine hükmediyor; evren sevginin değil gücün yansıdığı yer oluyor ne yazık ki.
YanıtlaSil